AKLIMIZI DUYGULARIMIZIN ÖNÜNE ALALIM!
İrfan Dayıoğlu
Aklımla düşünüyorum barışı, demokrasiyi illa da savunmalısın
diyorum. Yine aklımla hareket ettiğimde Erdoğan diktatörlüğüne son vermek için
tüm muhalifler işbirliği yapmalı diyorum. Aklımla düşündüğüm zaman baş
çelişkinin AKP faşizmi olduğunu görüyorum. Baş çelişki çözülünce de diğer
ikincil çelişkilerin çözülmesine yol açacağını idrak ediyorum. Akıl ile
yürütülen siyaset sonuç alır. Sadece duygularla yapılan siyasetin ise sonucu
hüsran olur. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Duygularımı aklın önüne aldığımda ise, dün Kürt işadamlarını
katlettiren, 17 bin faili meçhul cinayetin işlendiği dönemde içişleri bakanı
olan namı diğer Asena Meral ile asla bir araya gelinmemeli diyorum. Sivas
katliamında Sivas Belediye Başkanı olan ve faşist sürüleri sokağa sürenlerin
başında olan Karamollaoğlu şeriatçısı ile uzak yakın ilişkimiz olamaz
diyorum. Yine tekçi zihniyetin ilk
temsilcisi, Ağrı, Zilan, Dersim, Koçgiri ve Maraş katliamlarında iktidarda olan
CHP’nin demokratlığından şüphe edilmesi gerektiğini, CHP’yi desteklemek ile AKP
veya bir başka düzen partisinin desteklenmesinin aynı olduğunu düşünüyorum.
Yine seçilmiş Kürt milletvekillerinin zindanlara tıkıldığı,
Belediyelerimize Kayyum atandığı, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova ve Sur’da
Kürt halkının diri diri bodrumlara gömüldüğü bir ülkede seçimlere katılmanın
akıl karı olmadığını düşünüyorum.
En önemlisi de yine duygularım aklımın önüne çıktığında bana
diyor ki; tüm düzen partileri, iktidarı ve muhalefeti ile tek konuda
anlaşmışlar. Bu da Kürtlerin parlamentodan dışlanmasıdır. Konulan barajın
sadece Kürtler için konulduğunu en iyi bilince çıkaran 24 Haziran erken panik
seçimidir. Tüm sistem partileri iki blok etrafında bir araya gelip sıfır baraj
ile seçimlere katılırken, HDP ve bileşenleri tek başına yüzde 10 barajı ile baş
başa bırakılmıştır.
Yukarda sıraladığım nedenlerden dolayı zaman zaman
duygularımın aklımın önüne geçtiğini de gözlemlemekteyim. Biliyorum ki, tüm iyi
niyetlerine rağmen yüzbinlerce Kürt ve devrimci-demokrat da benim gibi aklıyla
duyguları arasında gidip gelmektedir. Şurası açık; “Cumhur İttifakı” tüm başarı
planlarını Kürtlerin ve tüm dışlanmışların temsilcisi gördüğü HDP’nin barajı
aşmaması üzerine kurmuş bulunmakta ve bunu gizleme gereği bile duymamaktadır.
Peki başını CHP’nin çektiği “Millet İttifakı” ne diye HDP’yi dışladı. Burada
bunun nedenlerini tartışmayacağım ama bildiğim bir şey var muhalefeti başarıya
taşıyacak tek seçenek HDP’nin barajı aşarak meclise güçlü bir grupla
girmesidir.
O zaman muhalefetin ne yapıp edip milletvekilliği
seçimlerinde HDP’nin barajı aşması için bazı girişimlerde bulunması gerekmektedir.
Türkiye öyle bir süreçten geçiyor ki; ya tek adam
diktatörlüğü gelecek ve ülke ortaçağ karanlığına doğru yol alacaktır. Ya da en
azından parlamenter sistemi savunan, tek adamlığı reddeden bir iktidar gelecek
ve bir nebze nefes alınabilecektir. Böylesi bıçak sırtı bir durumda
duygularımızın değil, aklımızın öne çıkması gerekmektedir.
Elbette tüm bunları söylerken halklarımıza karşı suç
işleyenleri bağışlayalım demiyorum. Yine Kürt halkını ve öncü güçlerini yok
etmede bir araya gelen iktidar ve muhalefeti de unutalım demiyorum. Ancak
ortada somut bir durum var. Ya bize ne; Türkiye ne olursa olsun diyerek
sandıkları boykot edeceğiz. Ki bu sadece tek adama yarar. Ya da devrimci,
demokrat, sosyalist, Kürt, Türk, Alevi, Sünni bu sistemden zarar gören tüm
kesimler bir olup bu zalim tek adam iktidarına son vermek için işbirliği
yapacağız.
Muhalefet bilmelidir ki, barajı aşamayan bir HDP, AKP’nin fazladan en az 70 milletvekili
kazanmasıdır. Bu fazladan 70 milletvekili de aldığı oy oranı ne olursa olsun AKP’ye
meclis çoğunluğu kazandıracaktır. O zaman duygusal olarak ne durumda olursa
olsun, siyasetin akıl ile yürütüldüğünü bilen herkes HDP’nin barajı aşması için
taşın altına elini koymak durumundadır.
Bu seçimler tarihidir dedik. Tarihidir çünkü; bu seçimler
iktidarı ve muhalefeti ile tıpkı Afrin işgalinde olduğu gibi, HDP’nin meclis
dışında tutulması konusunda anlaşıp anlaşmadıklarını açığa çıkaracaktır. Bu
durum Erdoğan’ın tek adam rejimini sürdürmesinde muhalefetçe bir beis görülüp görülmediğini
ortaya çıkaracaktır. Yine böylesi bir tablo ile sonuçlanacak bir seçimden
sonra, meclisten dışlanan Kürtler yönlerini dağlara dönerlerse kimsenin söz
söylemeye hakkı bulunmamaktadır.
Kürt halkı sistemden dışlanırsa geleceğini kendisi belirleme
yoluna girecektir. Bu ise bölgede süren savaşın daha da tırmanmasına yol
açacak, on yıllarca sürecek bir bölgesel savaşın fitilini yeniden
ateşleyecektir. 40 yıllık özgürlük
mücadelesi hiçbir sonuç yaratmadıysa en azından bir ulus bilinci yaratmıştır ve
Kürt halkının da bu güneşin altında özgürce yaşama hakkının olduğunu bilince
çıkarmıştır. Bu açıdan bölgenin Arap, Fars ve Türk sömürgeci güçleri bilmelidir
ki; hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Kürt halkı özgürlüğü uğruna ödediği
ağır bedellere karşın mücadeleyi sürdürmeye kararlıdır. Herkes hesabını ona
göre yapmalıdır.
Bu seçim Kürt halkı ve devrimci, demokratik güçler için bir
dönüm noktası olacak. Barışçıl mücadele mi? Silahlı mücadele mi? Özgürlük mü?
Ortaçağ karanlığı mı? Ortaya çıkacaktır. Bana sorarsanız ben barış, kardeşlik,
eşitlik ve özgürlük diyorum hala. Ancak
elbirliği ile, iktidar ve muhalefet Kürt halkını siyaset sahnesinden dışlarsa
bu fikirlerim elbette değişime uğrayacaktır. Umarım aklıselim galip gelir ve
bölgemizi kan gölüne çevirenler veya çevirmek isteyenler elbirliği ile tarihin
çöplüğüne süpürülür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder